EĞİTİMLE AŞILAMAYACAK ENGEL YOKTUR

 

Toplumda, ailenin eğitimi en önemli unsurdur. Aile eğitimin başlangıcıdır ve kişinin hayat çizgisini belirleyen en önemli etkendir. Bu konuda yapılan her hareket çocukların geleceğine bir tuğla koymaktadır. Onlara ayrımcılık yapmadan ne kadar çok özen ve sevgi gösterirseniz, gerçek hayatta neler yapabileceklerini kendi yetenekleri ve özel eğitimleriyle çok daha başarılı olacaklarını onlara gösterebilirsiniz. Her sıkıntı başarıya açılan bir anahtar gibidir. Bu benim hayat felsefem. Tabi ki sıkıntılarınız ya da takip edemediğiniz noktalar olacaktır. Eğer bir görme engelliyseniz, yapabileceklerinize insanları ikna etmelisiniz. Sadece başkalarından beklemek değil, bireysel çabalarla da yapılabileceklerin farkında olmak gerekmektedir.

Kara’yla her sabah sokağa çıktığımızda asansöre binmemizden başlayarak yanımızdan geçen herkes ‘Günaydın!’ diyerek hatır soruyor. Kara’yı tanıyanlar ise ‘Karaaa!’ diye sesleniyor. Konuşmayı çok sevdiğim herkes tarafından bilinir. Kara’yla bunu katladık.

Yaklaşık 8 yaşlarındayken önce ağır ceza hakim olan dedeme ‘Neden sana hakim diyorlar? Hakim ne demek?’ diye sorup duruyordum. Dedem açıkladı ve sen anca bu çeneyle avukat olursun dedi. Aslında o anlarda benim hayat çizgimi belirlemişti.

Yaklaşık 10 yaşlarında göz kaymasıyla ani görme kaybı başladı. Afyon’da devlet ilkokulunda okuyordum. Annem ve babamın ilkokul öğretmenimle konuşması neticesinde öğretmenim sınıf ortamında en rahat edebileceğim şekilde eğitimime devam etmemi sağladı. Annem ve babam çok bilinçli olduğu için evde asla bir engelli muamelesi görmedim. Her zaman yapmam gerekenler vardı. Asla durmak yoktu.

Lise yıllarımda tahtayı göremediğim için hep öğretmen masasında oturdum. Benim için en önemli kısmı kendimi sınıfın lideri hissetmek ve bu bağlamda hayaller kurmaktı. Lise son sınıfa geçerken babam karşısına aldı. İstersen liseyi bitirdikten sonra butik açabiliriz dedi. Eğer kararlıysan sonuna kadar gidip avukat olacaksın dedi. O şekilde sınava hazırlandım. İlk tercihim İstanbul Üniversitesi’ydi. O kapıdan girmek en büyük hayalimdi. Hayallerime kavuştum. Yapılacak çok şey vardı. Asıl şimdi başlıyordu. Annem ve babam kariyer planlamamda bana en büyük desteği verdiler. Eğitimle aşılamayacak engelin olmadığını öğrettiler bana. Asla pes etme

Türkiye Birleşmiş Milletler Engelli Hakları sözleşmesine 2008’den beri tarafatır. Bu bağlamda engellilere eşit haklar sağlayacak her şey bağımsızlığıyla alakalı sade bir dille izin verilmesi gerektiği yazılıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. Maddesininde de uluslar arası antlaşmalar iç hukukun üzerindedir. Avrupa ülkelerinin çoğu bundan faydalanırken, Rehber Köpekler için erişilebilirliğin sağlanması için özel yasalar düzenlenmiştir. Rehber Köpekler Derneği adına bir hukukçu olarak ben de böyle bir düzenlemeyi Malatya milletvekili Veli Ağbaba vasıtasıyla meclise sundum. Şu an için komisyonda bekliyor.

Alan’ın Ece’yle olan eğitimini tamamladıktan sonra artık biz Kara’yla baş başa kalmıştık. Bu eğitimlere ek olarak Birleşik Krallık Büyükelçisi’nin görme engelli eşi Bayan Maggie Moore ile Ankara’dan İstanbul’a THY ile olan uçuşumuzdan bahsetmeyi çok isterim. Havalimanına girer girmez güvenlik görevlileri Kara’nın rehber köpek olduğunu anlayamadılar. Açıkladık. Ardından köpeğinizi bize verir misiniz dediler. Bayan Maggie Moore deri tasmasından tutarak geçmeyi öğretti. Polis bayan güvenlik kontrolü sırasında korkarak ‘Size güvenlik araması yapsam beni ısırır mı?’ diye sordu. Isırmaz dedikten sonra da kolları yoklarken Kara’ya dönüp ‘Annene bir şey yapmıyorum merak etme.’ diyerek korkusunu bastırmaya çalıştı. Kara nasıl oturacak? Koltuğun altına nasıl yatacaktı? Bunlar hep kafamda birer soru işaretiydi. Uçağa biner binmez Kara ön koltuğun altına küçücük olup uyumaya başladı. İnanılacak gibi değildi. Benden bile daha az kıpırdıyordu. Uçaktaysa iyi ki engelliyim iyi ki Kara var diye sık sık içimden geçirdim. Hostesler sürekli Kara’nin ve bizim bir ihtiyacımız var mı diye sordular. Müthiş bir 1 saatlik uçuş gerçekleştirdik. Havaalanı görevliler ve uçuş ekibi sürekli yanımızdaydılar ve bizi hiç yalnız bırakmadılar.

Kara’ya alışmaya çalışmak, ihtiyaç saati molasını kaçırmamak, mamasını zamanında vermek, insanların bizi kabullenmesini zamana bırakarak normal hayata geri dönmek…

Türkiye’de son zamanlarda engellilerle ilgili projeler ve girişimler var. Eskiden kitaplara erişim, günlük hayatı takip etme o kadar kolay değildi. Şimdi akıllı cihazlarla dünya parmağınızın ucunda. Sesli sistemi açtığınızda İngilizce veya Türkçe hangi dilde isterseniz e-mail, facebook, instagram, kitap… Ekran okuyucu 7/24 asistanlığınızı yapıyor. Yani sanal asistanınızın her daim sizinle. Siri ile sohbet bile etmek ya da bir makale okutmak herkes gibi bizler için de önemli.

Cara İrlandaca’da arkadaş demek İtalyanca’da ise sevgili anlamına geliyor. Gerçekten Kara benim için vazgeçilmez bir arkadaş ve iki gözüm.

Kadınların Gücü

2017-03-03-photo-00000161

Kara’yla ben her geçen gün birbirimize daha da çok bağlanıyoruz. Benimle göz kontağı kuramadığı için patisiyle iletişim kurmaya çalışıyor.  Su istediği zaman burnuyla su kabını iterek tası oynatıp duygularını ifade ediyor. Sanki içinde 2-3 yaşlarında bir çocuk var.

Daha önceki yazımda eğitimin ilk günlerini anlatmıştım. Unutamayacağım anlardan biri ilk kez Kara ile beraber Birleşik Krallık Büyükelçisi Richard Moore’un eşi Maggie Moore’un konuşması sırasında kalabalıkta oturmaya başladık. Eğitimin ilk günleriydi ve heyecanlıydım. Kara mükemmel yürüyüşü ve edasıyla toplantıda bir anda ince ince sesler çıkarmaya başladı. Sık sık uyardım. Meğer yemek saatini geçirmişim. Anlayacağınız ikimiz birbirimizi eğitmeye başlamıştık.

Ankara’da ilk veteriner kliniğini ziyaretimiz beni çok heyecanlandırmıştı. Kara veterinerde içeri girmek istemedi.  Bir ‘Hey!’ düzeltmesiyle içeri girdik ve ilk aşısını oldu. İlk defa o zaman bir çocuğum varmış hissine kapıldım. Tunalı’da başladık yürüyüşe. Birçok insanın hala şaşırmış ifadeleri kulaklarımdadır. Öğretmenimin öğrettiği ‘yürü’ ‘sağa dön’, ‘sola dön’ gibi komutları uygulamaya başladık. Bunların yanı sıra ‘Aaa! Bu ne rehber köpek mi? Bak üstünde ne yazıyor.’  gibi konuşmalara şahit olduk. Bir de tek başıma yürüme ve sürekli hata yapma korkum vardı. Tek başına yürümek… 7 senedir özlediğim bir duyguydu.

En heyecanlı olduğum gün…  Bayan Maggie Moore ile İstanbul’a yola çıktık. İlk araba yolculuğumuz ve Kara mışıl mışıl uyuyor. Ben ise annemle babamı torunlarıyla tanıştırma heyecanı içerisindeyim. İçim içimi yiyordu. İstanbul’da bir haftalık daha eğitim sürecekti. Aynı zamanda derneğimizin rehber köpekler yararına düzenlenen geceyle ilgili hazırlıklar devam ediyordu ve sadece 1 hafta vardı. Eve geldiğimizde annem ve babam bizi bahçede heyecanla karşıladı. Onları tanıştırdım fakat üzücü bir haberim vardı. Yaklaşık 3 ay kadar yakın ilgi göstermemeleri gerekiyordu. En zor kısmı da buydu. Kara eve girdiğinde en az benim kadar heyecanlıydı. Onun için hazırlanmış yatağını görünce mutlu bir şekilde uyudu. Ertesi gün sabah Ömür Gedik’le muhteşem bir röportajımız vardı. Telefonlarım hiç susmuyordu. Düzenlediğimiz geceye üç gün vardı ve her dakikası çok önemliydi.

Gelelim rehber köpekler yararına düzenlenen gecemize. Gecenin ilk dakikalarında heyecanlıydım. Açılış konuşması, Kara’nın tanıştırılması… Ve Kara’yla hala eğitimdeydik. Kara kalabalığın içinde güzelce uyumak istiyordu ben ise herkese masa masa hoş geldin demek… Kara ilk etapta kameramanları ve fotoğrafçılara ilgi duymadı. O gece elbisemin altına girmediği fotoğrafı zor bulduk. Ve gecemizi Kara’yla bu şekilde atlattık.

Kara’yla biz çok yeniydik İstanbul sokaklarında. Önce en sevdiğim ve 25 yılımı geçirdiğim Bağdat Caddesi’ndeydik. Her köşe, her kaldırım çok tanıdıktı. Yağmur çamur demeden yürüyüşümüze devam ettik. Kara soğuk ve yağmurlu havaları çok sevmiyor. Ama görev aşkıyla durmadan devam etti.

İlk vapur yolculuğumuz Kadıköy-Beşiktaş vapurundaydı. Müthiş bir heyecan… Gişelere geldiğimizde güler yüzlü bir beyefendi ağızlıksız Kara’yı vapura alamayacağını söyledi. Rehber köpek olduğunu açıkladım. Kaptana sorayım dedi. Sonrasında koşa koşa gelip ‘Hoş geldiniz, iyi yolcuklar’ diyerek uğurladı bizi. Artık İstanbul turuna başlayabilirdik. Ertesi gün otobüse binmeye başladık. Üsküdar sahilinde taksiler doluydu. Eğitmenimle yağmur ve rüzgârdan oldukça bunalmıştık. O anda geçen 2 numaralı İETT otobüsü orta kapısını açarak ‘Hadi gelin!’ diyerek bizi otobüse aldı. ‘İşte budur!’ diye bağırdım. Arka koltuktaki beyefendi ise Kara’yı gördükten sonra. ‘Abla cennete gider bu köpek’ diyerek indi. Tahminimden çok daha olumlu karşılandık.

Bir taksi şoförü de başta beni ve Kara’yı taksisine almak istemedi. Saldırmasından korktu ama Kara’yı görünce çok sevdi hatta dokunmak istedi. Hayatında ilk defa bir köpeği sevdiğini söyledi.

Marmaray ve metro anlarımız da birbirinden farklı ve eğlenceli anılarla dolu. Yine bir gün marmarayda asansörde bir beyefendiyle karşılaştık. Beni yabancı sandı. Eşine dönüp: ‘Eller köpeği eğitiyor sen bir oğlunu eğitemedin.’ Dedi.

Bana Kara’yı nasıl oturtacağımı ve yönlendireceğimi anlatırken bir genç kızın sesini duydum affedersiniz köpek mi görme engelli diye sordu.

Eğitmenimle Marmaraya binerken ilk etapta beni durduruyorlar. Hanımefendi kafesiniz olmadan köpeğinizi alamayız diyorlar. Açıklamamı yapıyorum. Amirlerine soruyorlar. Daha sonra beklettikleri için özür dileyip bir görevlinin yardımıyla asansöre gidiyoruz. Rahatlıkla seyahat ediyoruz. Kara Marmaray ve metroyu seviyor.

İnsanlara lütfen sevmeyin desem de bazen ‘Sevmek suç mu?’ gibi cevaplarla karşı karşıya kalıyorum. Kara’yı görenler gerçekten sevmemek için kendilerini zor tutuyorlar. Kara çok güzel bir köpek. Tasmasında ‘Lütfen dokunmayın. Sahibim görmüyor. Rehberlik yapıyorum.’ yazmasına rağmen ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerek sevmek istiyorlar. İşte Kara ile en çok zorlandığımız anlar…

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da görme yetisini kaybeden pek çok asker için rehber köpek yetiştirmek üzere Dünyadaki ilk rehber köpek okulu 1916 yılında açılmıştır.

Bu okulların Almanya’da hızla yayılmasıyla birlikte yetiştirilen rehber köpekler sadece Almanya’da yaşayan bireylere değil farklı Avrupa ülkelerinde yaşayan görme engelli bireylere de ulaştırıldı. Bir rehber köpeğin yetişme süresi görme engelliye teslim edilene kadar yaklaşık 1,5 yıl geçiyor. Şu an Birleşik Krallıkta 1931 yılında 2 kadın tarafından ilk rehber köpek okulu kurulmuş ve şu an  5400 engellinin kullandığı rehber köpek bulunmakta ve Türkiye’de de bu sayı daha da artacak. Bu beni oldukça heyecanlandırıyor. Artık insanların farkında olması, rehber köpeklerin görevini bilmesi ve rehber köpek sayısının da artması gerekiyor.

Kara o kadar terbiyeli ki birisi odanın kapısından gel dediğinde bile gelmez. Havlamıyor. Görev tasmasını sokağa çıkarken takıyoruz. Evde ya da ofiste görev tasmasını çıkartıyorum. Onun da bir özel hayatı var ve görev yapmadığı zaman dinlenmek, oynamak ve koşmak onun da hakkı. Ona bir de müzikli bir kemik aldım. Ofise gelen misafirlerimi karşılarken onu çalıyor.

Rehber Köpekler Derneğini Sayın Maggie Moore ile birlikte kurduk ve ayrıca rehber köpek ve hareketlilik eğitmenimiz de kadın.

Sevgiyle çözülemeyecek hiçbir engel olamaz.

 

Power of Women

blog-fotograf

Kara and I connect with each other day after day. Kara reaches out with her paw because she cannot make eye contact with me. When Kara wants water, Kara pushes the water bowl with her nose. Kara expresses feelings in this way as if she has the spirit of a little child in her.

In my previous article, I explained the first day of Kara’s training. For the first time in our lives, Kara and I sat in a crowd during the talk by Maggie Moore, wife of British Ambassador Richard Moore. It was her first day of training and I was excited. Kara make a whimpering sound during the meeting. I warned her, but I had forgotten her dinner time. You see, we both started to train each other.

I was very nervous during first visit to the veterinary clinic. Kara did not want to enter, but I said to her, ‘Hey!’ and we walked through the front door together. The first vaccination happened. I felt that as though  she was my firstborn child J We started to walk at Tunalı. I still remember the people’s surprised reactions in my ears. We began to practice the commands taught by my trainer, such as ‘walk’, ‘turn right’, ‘turn left’. Meanwhile, the expressions, ‘Aaa! What is this? Is it a guide dog? What is in the harness’’ came from people when they saw us walking past. I was afraid of walking alone and unsupervised, constantly making mistakes. Walking alone … It was a feeling I had missed for 7 years.

The most exciting day, maybe of my life, came when we returned to Istanbul with Mrs. Moore. It was the first time Kara and I travelled by car together. Kara was sound asleep. I was thrilled to introduce Kara to my family, like it would become her family too. Training would last for one week. At the same time, preparations for the night organized by our association for the benefit of guide dogs were ongoing and there was only one week left. When we came home, my family welcomed us excitedly in the garden. I have introduced Kara to my family, but I had difficult news for them. They should not establish a close relationship for about 3 months. It is the hardest part. Otherwise, Kara was as excited as me. She slept happily when she saw a bed was prepared for her. The next morning, we had an interview with Ömür Gedik. We had three days left until the night we had organized and every minute counted.

The evening organized for the benefit of guide dogs came and I was ready for it to begin. The opening speech was introducing Kara… and still we were doing our training. Kara wanted to sleep in the crowd, but I also wanted to welcome the guests. Kara did not pose for the cameramen or photographers at first. We could not find a photo where Kara did not hide behind my dress.

Together, Kara and I are new to the streets of İstanbul. On our first stop, we visited my favorite, Bağdat Street, where I was for 25 years.  Every corner, every pavement were familiar. Despite the rain and the mud, we kept walking. Kara doesn’t like rainy and cold weather but, with the love of duty, Kara continued without pause.

Our first ferry trip was on the Kadıköy-Beşiktaş ferry.  A great excitement… When we came to the ticket office, a gentleman said that they would not be able to take her without a muzzle. I explained that she was a guide dog. He told us to ask the captain. Then he came running and said, ‘Welcome’ We could start Istanbul tour now.

 

The next day we boarded a bus since the taxis were full. We were a little overwhelmed by the rain and wind. A driver of the number 2 IETT bus opened the middle gate and said ‘Come on!’ Then he took us. I cried ‘This is it!’ After a gentleman in the back seat saw Kara. ‘This dog goes to heaven,’  he said. We were welcomed more positively than I expected.

Later, a taxi driver did not want to take me and Kara. He was afraid she might attack,  but he liked Kara very much in the end and even wanted to touch her. ‘For the first time in my life, I love a dog’ he said.

Our Marmaray and subway moments are full of different and fun memories. Again, one day in elevator of Marmaray, we met a gentleman. He thought that I was a foreigner. He turned to his wife and said: ‘The foreigners are training the dogs, but you haven’t trained our son.’

While my trainer was telling me how to sit and direct Kara, I heard the voice of a young girl say, ‘Sorry, is Kara blind?’

I am being stoped  when I get to the Marmaray. The lady says we can not take your dog without a cage. I’m explain, saying, ‘Kara is a guide dog.’ They ask their supervisors. Then they apologize for the wait and we pass. We travel comfortably. Kara loves the Marmaray and subway. However, I have to say to people, ‘Please, don’t  pet her.’ Sometimes they respond, ‘Is it a crime?’

Those who see Kara can’t help but love her themselves. Kara is a sweet dog. There is a note on her harness ‘Please do not touch me. My owner cannot see. I am a guide’, but they want to show their affection anyway, saying that it won’t be a problem one time. These moments are the hardest for us.

The first guide dog school in the world was opened in 1916 in Germany to educate guide dogs for many soldiers who lost their sight after World War I.

Guide dogs raised with the rapid spread of these schools in Germany. They were delivered not only to individuals living in Germany, but also to visually impaired individuals living in different European countries. It takes about 1,5 years for a guide dog to reach their owner.

In 1931, the first guide dog school was established by two women in the United Kingdom and now there are 5400 guide dogs used by blind people. This number is set to increase in Turkey. It makes me very hopeful for the future. It is now necessary for people to be aware, to understand the task of guide dogs, and to increase the number of guide dogs.

Kara is so well behaved. When someone tells her ‘Come here’, Kara does not move from the door of my room. Kara does not bark. The task harness is worn when we go out. We remove the harness when we are at home or in the office. Kara also has a personal life. Resting, playing and running… These are her rights. I also bought her a toy, a musical bone. When someone comes to my office, Kara welcomes our guests and play it.

Mrs. Moore and I have established the Guide Dogs Association and our association’s guide dog and mobility instructor also woman.

There are obstacles, but none that won’t be solved with love.

Mrs. Moore and I have established the Guide Dogs Association and our association’s guide dog mobility instructor also woman.